Bu Blogda Ara

28 Şubat 2014 Cuma

DOĞAN CÜCELOĞLU'NDAN BÜTÜN ANNE BABALARIN VE ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE


Fotoğraf: DOĞAN CÜCELOĞLU'NDAN BÜTÜN ANNE BABALARIN VE ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE

Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:
- Hayrola, neden elimi öpmek istedin?
- Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti.

O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.
- Ne oldu, nasıl oldu?
- Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır."Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:
- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır." Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm.
Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?
- Hayır, neden?
- Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da
*sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu.* Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini!" diyordum.
Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.
Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:
- Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım," diye kendime sordum. Seminer için geldiğim*
İstanbul'dan çalışma yerim olan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.
- Radikal bir karar!*
- Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam.
Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.
- Eşiniz ne dedi?
- Hocam biliyor musun ne oldu?
- Ne oldu?*
- Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış!
Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz."

- Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!
- Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim.
Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.
- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?
- İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anlamına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım.

Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti.

"Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.
- Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!
- İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın," demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim!
Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.
- Eşiniz gelmek istemedi!*
- Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye.
Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler.
Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?"

- Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?
- Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım.
İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım.
Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum.Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.
"Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık.
"Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur.
Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler.
Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler.
Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!
            Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yan...aktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:
- Hayrola, neden elimi öpmek istedin?
- Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti.

O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.
- Ne oldu, nasıl oldu?
- Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır."Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:
- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına
olanaklar yaratmaktır." Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm.
Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?
- Hayır, neden?
- Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da
*sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu.* Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini!" diyordum.
Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.
Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:
- Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım," diye kendime sordum. Seminer için geldiğim*
İstanbul'dan çalışma yerim olan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.
- Radikal bir karar!*
- Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam.
Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.
- Eşiniz ne dedi?
- Hocam biliyor musun ne oldu?
- Ne oldu?*
- Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış!
Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz."

- Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!
- Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim.
Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.
- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?
- İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anlamına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım.

Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti.

"Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.
- Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!
- İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın," demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim!
Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.
- Eşiniz gelmek istemedi!*
- Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye.
Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler.
Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?"

- Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?
- Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım.
İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım.
Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum.Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.
"Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık.
"Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur.
Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler.
Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler.
Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun.

AİLECEK OYNANABİLECEK OYUNLAR

       Çocuğun ilk sosyal ortamı ailesidir. Bundan dolayı ilk arkadaşları da anne, baba ve kardeşleridir. Arkadaş olunca akla ilk akla gelen de oyun oluyor tabi ki... Her anne baba çocuğuyla iyi vakit geçirmek ister. Bazen bunun nasıl olacağı konusunda kargaşaya da düşebiliyoruz.
       Hem aile etkileşimine katkıda bulunmak hem anne baba olmanın keyfini çıkarmak için  hergün çocuğumuza en az 20 dakikamızı oyun oynayarak geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çocuğumuzla oyun oynarken başka hiçbirşeyle ilgilenmemeliyiz, televizyonumuz kesinlikle kapalı olmalı, oyunumuzu en rahat oynayacağımız ortamı belirlemeliyiz, oyun materyallerimiz hazır olmalı, çocuğumuz için en uygun zamanı( altının temiz, karnının tok olması, uykusunu almış olmalı) belirlemeliyiz ve tabi ki biz de en az onun kadar oyun oynamaya istekli olmalıyız.
        Kızımla oynadığımız ve oynamayı düşündüğüm oyunları yazıyorum; Beren büyüdükçe yeni oyunları da ekleme yapmayı planlıyorum;
  • Saklambaç
  • Kovalamaca
  • Kör ebe
  • Bowling
  • Taklit oyunu
  • Fısıltı ile konuşmaca
  • Ayakları konuşturmaca
  • Ailece dans etme
  • Basket
  • Evcilik oyunu
  • Kimde ne var( Cansel teyzeden gelen güzel bir oyun)
  • Renk tombalası
  • Dev-cüce

25 Şubat 2014 Salı

ÇOCUK NE YASARSA ONU ÖĞRENİR



Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse
Kınama ve ayıplamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse
Kavga etmeyi öğrenir
Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa
Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörüyle eğitilmişse
Sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk desteklenip yüreklendirilmişse
Kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse
Takdir etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse
Adil olmayı öğrenir. Eğer bir çocuk devamlı utanç duygusuyla eğitilmişse
Kendini suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk güven içinde yetişmişse
İnançlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse
Kendini sevmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

21 Şubat 2014 Cuma

Yasemin Teyzesinden Beren'e...HOŞGELDİN...

Kızımın birtanecik teyzesi var:)) Teyzesi Beren doğduğunda yazmıştı, ve benimde çok hoşuma gitmişti. paylaşmak istedim....

Teyze olmak bir garip duygu seliymiş hakikaten...

Abartmıyorum ve çok içtenlikle yazıyorum ki; tekrar anne olmak gibi...

Gene bir duygu seli...

Gene o bebek kokusuna vurulmak...

Gene deseler ki; onun için canını verir misin?...
Zaten bu sorunun cevabını kalben bilmek......

Hayatımda yeni bir aşk,

Endişelerime eklenen bir minik can daha...

Artık hep aklımda olacak yeni bir düşünce...

Ne yaparsa yapsın sevgisi kalbimden silinmeyecek bir melek daha...

Teyze olmak...

Bir acaip hismiş...

Öyle bir seviyorsun ki; uyurken özlüyorsun...

Dönüp dolaşıp, zaten bir defa yaşadığım bu duygu halleri içindeyim..

Annesi kadar sevdiğim,

Ama dikiş acısı hissetmediğim...hoş geldin beren.....

19 Şubat 2014 Çarşamba

BERENİN ETKİNLİK ÖRNEKLERİ(17 AY)

            Kızımla evde yaptığımız etkinliklerden bazı örnekler; evde herkesin yapabileceği etkinlikler;
  • Karalama Çalışması
               Cansel teyzesinin aldığı yazı tahtası Berenin çok hoşuna gitti. ilk göstermem de hemen karalamaya başladı.  Ardından da hemen siliyor. Yazı tahtasında karalama çalışması yaptıktan sonra  Berenin uygun olduğu zamanda da yazı tahtasını kaldırıp a4 kağıdı ve boya aldık birer tane ve karalama çalışması yaptık.  
                                                           
Yazı Tahtası


Resim yazısı ekle

                                    Şimdilik  rastgele karalamalara devam etcez gibi görünüyor.
  • Kaydıraktan kayalım:))
            Beren hareketli bir çocuk. Bundan kaynaklı da hareketli etkinlikler daha çok hoşuna gidiyor. Dikkat süresi daha uzun oluyor ve tabi ki daha çok eğleniyoruz. Berencik biraz hastaydı. Dışarı da çıkmak için sürekli kapıya yöneliyordu. Ne yapabilirim diye düşünürken küçükken evdeki yastıklarla oynadığımız oyunlardan esinledim. Evde ki monte edilmemiş kitaplık parçasını kullanarak kızıma kaydırak yaptık. Çok hoşuna gitti. Uyku saati  geçmesine rağmen çok eğlendi. Artık bir kaydırağımız var:)))

Önce Kaydık....

Artık kendi başına çıkabileceği bir kaydırağı oldu:))

Heım tırmanmaya çalıştı hemde evciliğimizin bir parçası oldu, bebeğini kaydırmaya başladı...



Yüz üstü kayma çalışmaları:))
                 
  • Kaptan Kaba Aktarmaca      
   Evdeki mlazemelerle oynamak çocukların çok hoşuna gidiyor. Özellikle mutfaktaki tabak, tencere vs şeylerle oynamak bizim favorimiz. Kendisine zarar verecek birşey olmadığı müddetce Berenin mutfak eşyalarına dokunmasına ve oynamasına izin veriyorum. Sadece miktarıı sınırıyorum; Mesela bir tencere bir kepçe veriyorum; sadece bunlarla oynayabilirsin diyorum. Evimizde bu kurala genelde uyuyor ama başka bir yere gittiğimizde mağlesef:(( Aktarma çalışmasını da bu nedenle makarna ve evdeki tabaklarımızla yapmak bana daha uygun geldi.

Geniş ağızlı kaplar olduğu için kolay ve makarna olduğu içinde  zevkli bir etkinlik oldu...

  • İlk Kelime Kartlarım
      Kızıma 'İlk Kelime Kartlarım' adlı seti aldım. Kartlar kalite ve içerik olarak çok hoşuma gitti. Beren de ilk görüşte ilgi gösterdi kartlara. Hızlı hızlı bakıp atmaya başladı. Kartdaki nesnelerin hepsini tanımıyor. Bu nedenle tanıdıkları kartlardan başlamak istedim. Toplam 16 tane kart var ben  6 tanesini seçtim. Öncelikle alıcı dilini desteklemek amacıyla istediğim kartları bana vermesini istedim. Daha sonra da nesnelerin isimlerini bol bol söyleyerek oyun oynadık. Herzaman dediğim gibi amaç eğlenceli vakit geçirmek:))



İlk Kelime Kartlarım
  • Marakas Yapımı
         Kızımla su şişeleri aldık. İçine baklagilleri Beren doldurdu, el işi kağıtlarını da annesi yapıştırdı. Kolayca marakasımız oldu. Beren küçük olduğu için dikkat süresi kısa ona göre de etkinlik yapmam gerekiyor...
                                                             Şişelerimizi aldık...
                                                            Etiketleri çıkardık:))...
                                                    Baklagilleri doldurduk:)))
                                                        Oynamaya başladık:)))
  • Şapkalı Parmaklar
 
        
                                                          Berenin bulduğu bir oyun...
                                                          Önce kendi parmaklarına...
 
Sonrada annenin parmaklara...

  • Parmak boyası yapalım...
        Parmak boyası kızımın en çok eğlendiği etkinlik oldu. Büyük resim kağıdın da rahat rahat rast gele boyalarla oynadı ve çok eğlendik...
                                                       Parmak boyasıyla tanıştık...
                                                             Renklerle güzelleştik...
                                                                Ve keyfini çıkardık:)))

  • Boncuk Dizelim...
  El-göz koordinasyonunun gelişimi için boncuk dizdik. Önce tele boncuk makarnaları dizdik. Beren bunu teli benim tutmamla kolayca yaptı. Daha sonra kurdelenin uç kısmını bantlayarak boncuk makarnayı kurdeleye dizip kolye yaptık. Benim yardımımla kurdeleye dizebildik.

                                                        Önce tele dizelim...

                                                        Sonra kurdeleye dizelim...

 Ve kolyemizi yapalım...

  •              Çıkarma- Yapıştırma 
           Kızıma çıkarmalı stickerlar aldım, a4  kağıdına kalemle büyük büyük noktalar yaptım. Nokta koyduğum yerlere stickerları yapıştırmasını istedim. Önce biraz zorlandı ama yardım ettim, daha sonra kendiliğinden yapabildi.

Çıkarma-Yapıştırma Etkinliği

Etkinliğimiz bitmek üzereyken...

ve Beren kendini süslemeye başlar...



14 Şubat 2014 Cuma

12-18 AY ETKİNLİK ÖRNEKLERİ

          Çocuklarımızın bilişsel, sosyal, duygusal ve dil gelişimi açısından sağlıklı gelişmeleri için çocuklarımızın gelişimlerine uygun aktiviteler yaparsak hem onların gelişim alanlarıı desteklemiş oluruz hemde onlarla eğlenirken öğrenmiş ve öğretmiş olacağımıza inanıyorum. Önemli olan çocuğumuzla eğlenceli vakit geçirmek, iletişim kurmak aynı zamanda da gelişimini desteklemek. Bunları yaparken kesinlikle ben yaptım, gösterdim, çocuğum yapmadı, yapamadı olmamalı sonuç. Siz ona öncelikle model olacaksınız. Siz oynayacaksınız, oynatacaksınız, göstereceksiniz. Çocuktan önce bunları yaparken siz eğleneceksiniz ki çoccuğunuzda bunun keyfli bir şey olduğunu görsün heveslensin. Çocuğunuzla konuşurken, oynarken onunla aynı boyda olup göz kontağı kurmalıyız. jest ve mimiklerimizi daha belirgin kullanmalıyız ki çocuğumuzun dikkatini daha uzun süre tutabilelim. Bunları gerçekleştirmemizde bize araç olması açısından 12-18 aylık çocuklarda  uygulayabileceğimiz bazı çalışmaları paylaşmak istedim...    BOL OYUNLU GÜNLER DİLİYORUM...

  • Küpleri üst üste koyun
  • Kitap sayfasını çevirmesine fırsat verin
  • Kolay resimli kitapları inceleyin
  • Karalama yapın ve yaptırın
  • Karşılıklı top atmaca oynayın
  • Müzik eşliğinde dans edin
  • Bebeğini besletin ve uyutmasını isteyin
  • Bardakla su içmesine fırsat verin
  • Ayakkabı, şapka, çorabını çıkarmasını isteyin
  • Birlikte masa silin
  • Nesneleri kutuya koyun, çıkarmasını isteyin
  • Nesneleri kaptan kaba aktartın
  • Nesneleri kaşıkla kaptan kaba aktartın
  • Bardaktan bardağa su aktarın
  • Basit taklitleri yapın, tekrar edin
  • Saklambaç oyunu oynayın
  • Kısa parmak oyunları oynayın, izletin
  • Ellerini yıkatın
  • Ellerini sildirin
  • Ayakkabısını, montunu yerine koymasını isteyin, model olun
  • Hayvan seslerini taklit ettirin
  • Şekil kovasına şekilleri attırın
  • Oyun hamuruyla basit oyunlar oynatın
  • Kapak açtırın
  • Parmak boyalarıyla oynatın
  • Çıkartma yaptırın, yapıştırtın
  • Ayna karşısında değişik yüz hareketleri yapın
  • Basit ev işlerini taklit ettirin
  • Kağıt yırtma yaptırın
  • Pipetle suya üfleyerek baloncuklar oluşmasını sağlayın
  • Oyuncaklarını oyuncak sepetine koydurun
  • Saçlarını, gözlerini, kulağını, burnunu göstermesini isteyin.
  • Yemek yerken kaşık-çatal kullamasına izin verin
  • Onunla iletişim kurmak içinher fırsatı değerlendirin(mutfakta, alışverişte, arabada)
  • Gördüğünüz nesnelerin, renkleirni, şekillerini, boyutlarını söyleyin.
  • Eşyalarını saklayın, bulmasını isteyin.
  • Su ile oyun oynayın
  • Kuklalarla oyun oynatın daha sonra kendisininde yapmasını isteyin
  • Yaşıtları ile bir araya getirin oynamaya teşvik edin.
  • Yakalamaca oyunu oynayın.
  • Birlikte şarkı söyleyin dans edin.

13 Şubat 2014 Perşembe

KIZIMIN SÖZLÜĞÜ(17-18 AY)

        Kızım bugün tam 17 ayını doldurdu. Dil gelişiminin en hızlı ilerlediği dönemlerden biri. Kızımın alıcı dili gayet iyi; söyledğimiz komutları anlıyor ve hemen yapıyor. Konuşmak yerine çocu zaman işaretle anlatmaya çalışıyor. ben öyle durumlarda işaretini görmemezlikten geliyorum. Ses çıkarması için teşvik ediyorum. Mesela suyu gösteriyor; Su mu istiyorsun diyorum? Tamam anlamında kafasını sallıyor. Tekrar su mu istiyorsun diyorum. Bu(su) diyor. O zaman su veriyorum. İleri zamanlardaki gelişmeleri daha iyi görmek ve takip etmek için kızımın  kullandığı sözcükleri paylaşıyorum;
  • Baba
  • Anne
  • Dede
  • Babam
  • Amcam
  • Emiii(Emir)
  • Gitti
  • Al
  • Hoppa
  • Gıdı gıdı
  • taaa(kafasını sallyarak tamam diyor)
  • bu(su)
  • havv havv
  • gıtt gıdak
  • miyavv
  • mööö
  • tak tak
  • dödüü(döndü)
  • hadi hadii
  • opp(top)
  • ssaa(saç)
  • ne
  • ve(ver)
  • mama
  • gel
  • bu ne?
  • baba gitii
  • hadi hadi
  • bitti

0-2 YAŞ ARASINDA TELEVİZYON VE ÇOCUK

              Televizyonun çocuk üzerindeki etkilerini kızım doğmadan önce detaylıca araştırmıştım. Beren doğduğunda da eşimle birlikte karar vermiştik; kesinlikle kızımıza belirli bir döneme kadar televizyon izletmeyecektik. Öyle de yaptık Beren'e 11 ay nerdeyse hiç televizyon izletmedik ve biz de izlemedik. Eşlerin bu tarz konularda aynı fikirde ve tutarlı olmaları çok önemli. Sağolsun eşim bu konuda bana çok destek oldu. 12 aylık olduğunda söylenilen kelimeleri kendiliğinden tekrar etmeye başladı, dikkati çok iyi bir bebekti. Bizim kontrolümüzden çıktığı anda Berenin hayatına televizyonda girdi maalesef. Anne- baba işte Berenle ilgilenen teyzesi başka türlü durmadığını, yemek yediremediğini v.b sebeplerle kızımızı televizyonla tanıştırdı:(( Bu içimi atan bir konu; bir şeyin yanlış olduğunu bile bile bir süre kabul etmek zorunda kaldık; Beren evde sağlıklı, sıhhatlı olsun, iyi bakılsın dedik. Bunlar işin görünen kısımları asıl görünmeyen kısmında kızımızı olumsuz etkilediğini biliyorduk. Bu nedenlede blokta ilk olarak 0-2 yaş arasında Televizyon ve Çocuk konusunda birşeyler paylaşmak istedim.

                Televizyon bebeklikten itibaren çocukların ilgisini çekmektedir. Doğumdan bir kaç ay sonra çocuklar televizyonu fark ederler. Televizyondaki ses, görüntü çocukların ilgisini çeker ve bir süre sonra televizyonu takip etmeye başalarlar.
                 Bebekler doğdukları andan itibaren hızlı değişimler geçirirler. Bebeklerin beyni işlevsel olrak bir yetişkininkinden farklıdır. özellikle 0-2 yaş arasında bebeklerin durağan, sakin  zihinsel işlevlere ihtiyacı vardır. televizyondaki sesler, görüntüler  ise hızlı hızlı hareket etmektedir. Bu nedenle bu dönemlerde yoğun televizyon izleyen çocukların gelişimi olumsuz etkilenmektedir.
                Bu dönemde çocuğun ihtiyacı anne bası tarafından sevilmek, kucaklanmak, oyun oynanması, fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Televizyon ise çocuğun çıkardığı seslere, gülümsemesine, hareketlerine karşılık vermeyen cansız bir varlıktır. yani çocuğun ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Anne baba ilgisinden de uzak kalmaktadır çocuklar. Bu nedenle televizyon özellikle çocukların sosyal gelişimlerini ve dil gelişimlerini olumsuz etkilemektedir. Çocuğun ileri ki yıllarında da kişilik ve sosyal gelişimin temellerini de olumsuz atmaktadır.

12 Şubat 2014 Çarşamba

BEREN ADI NE DEMEK? BEREN İSMİNİN İSİMLER SÖZLÜĞÜNDEKİ KARŞILIĞI NEDİR?

              Kızımın ismine karar vermek bizim 9 ayımızı aldı. Benim için önemli olan; kulağa hoş gelmesinin yanında anlamının güzel olması çok önemliydi. Esila, Dila, Beril, Zeynep favori isimlerimizdi ama tam olarak icime sinmemişti. Doğumun son ayında Beren ismini düşündüm, kulağıma çok hoş geldi anlamını da öğrenince hiç tereddüt etmeden kızımın adı BEREN olsun dedim. Babamızında beğenmesiyle adına karar verdik.

                Beren İsminin Anlamı Nedir?

1. Güçlü, kuvvetli. 2. Akıllı. 3. Tanınmış. 4. Kadife kumaş.

             Beren İsminin Özellikleri

Kökeni: Türkçe
Cinsiyeti: Bayan – Erkek

 

             Beren İsminin Analizi Sonucu

Önsezileri güçlü, üzüntü ve sevinci bir arada yaşayan, karar vermede tereddütlü olan, sıkıntılardan kurtulmak için mücadele eden, sağduyulu, yaratıcı bir kişilik enerjisi verir. Yaşamın içinde kendini bazen tanımakta zorlanabilir. Etrafındaki insanların onu tanıması ve yanlış anlaması çok olağandır. Sezgilerine son derece güvenen ve sezgileri çok güçlü yapıya sahiptir. Yaratıcı özelliğini kullandığı zaman çok iyi performans kazanır. Hassas ve duygusaldır. Karar vermede zorlanan bir yapıya sahiptir.

         Beren İsminin Numerolojisi Nedir?

B= 2
E= 6
R= 21
E= 6
N= 17
______+
52

         Beren İsmine Benzer İsimler Nelerdir?

2 harfine göre benzer isimler
[ Bennu ] [ Beril ] [ Berrin ] [ Betil / Betül ] [ Beyza ] [ Berk ] [ Berna ] [ Beray ] [ Berkay ] [ Berat ] 
3 harfine göre benzer isimler
[ Beril ] [ Berrin ] [ Berk ] [ Berna ] [ Beray ] [ Berkay ] [ Berat ] [ Berra ] [ Berfin ] [ Berkan ]
İlk ve son harfine göre benzer isimler
[ Batuhan ] [ Burçin ] [ Burçin ] [ Berrin ] [ Bahattin ] [ Birsen ] [ Baran ] [ Baran ] [ Berfin ] [ Burhan ]

PERSENTİL TABLOSU(ERKEK)


Persentil çizelgesi Olcay Neyzi ve arkadaşlarının 2008 yılında yaptığı en son çalışmadan alınmıştır. Çocukların gelişimlerinin yaşlarına göre normal olup olmadığı, yaşına uyan normal değer aralıklarıyla karşılaştırılarak bakılır. Genel olarak 3p-97p arası normal kabul edilmektir. Gelişim çizelgesi ve bebeğinizin gelişimi ile ilgili sağlıklı bilgi için doktorunuza danışınız.
Yaş 3102550759097
DoğumTartı (kg)2.582.853.133.433.734.004.27
Boy (cm)45.947.248.550.051.552.954.2
BÇ (cm)32.333.234.034.935.936.737.5
3 AyTartı (kg)4.755.265.796.386.997.548.10
Boy (cm)56.257.859.561.363.264.866.4
BÇ (cm)38.539.340.241.142.042.843.7
6 AyTartı (kg)6.216.797.418.128.859.5410.25
Boy (cm)62.864.566.268.869.971.673.2
BÇ (cm)41.342.243.144.045.045.946.7
9 AyTartı (kg)7.277.878.519.2610.0610.8111.58
Boy (cm)67.469.170.972.874.776.478.1
BÇ (cm)43.144.044.945.846.847.748.6
12 AyTartı (kg)7.968.619.3210.1611.0511.9212.82
Boy (cm)70.872.774.776.979.181.183.0
BÇ (cm)44.345.246.147.148.048.949.8
15 AyTartı (kg)8.619.2810.0110.8911.8312.7513.72
Boy (cm)83.875.877.980.282.584.586.6
BÇ (cm)45.045.946.847.848.849.750.6
18 AyTartı (kg)9.139.8210.5811.4912.48.13.4614.49
Boy (cm)76.478.580.783.185.587.789.8
BÇ (cm)45.646.547.448.449.450.351.2
24 AyTartı (kg)10.1210.8511.6612.6613.7614.8616.05
Boy (cm)81.083.385.688.290.893.295.5
BÇ (cm)46.447.348.349.350.351.252.1
30 AyTartı (kg)11.0611.8412.7113.8015.0416.2917.69
Boy (cm)85.387.690.092.695.397.6100.0
BÇ (cm)46.947.848.849.850.851.852.7
36 AyTartı (kg)11.8112.6513.6114.8316.2417.7119.39
Boy (cm)89.391.794.196.899.4101.8104.2
BÇ (cm)47.148.049.050.051.152.052.9
3.5 YaşTartı (kg)12.613.514.615.917.418.920.6
Boy (cm)92.895.297.7100.5103.2105.7108.2
4 YaşTartı (kg)13.314.315.416.818.520.122.0
Boy (cm)96.098.6101.1104.0106.9109.5112.0
4.5 YaşTartı (kg)14.015.016.217.719.521.323.3
Boy (cm)99.0101.7104.3107.3110.3113.0115.6
5 YaşTartı (kg)14.715.817.018.620.522.424.6
Boy (cm)101.8104.5107.3110.4113.5116.2119.0
5.5 YaşTartı (kg)15.416.517.919.621.623.626.0
Boy (cm)104.5107.3110.1113.3116.4119.3122.1
6 YaşTartı (kg)16.217.418.920.722.825.127.7
Boy (cm)107.1110.0112.9116.1119.3122.2125.1
7 YaşTartı (kg)18.119.521.123.225.828.531.6
Boy (cm)112.1115.1118.2121.5124.9128.0131.0
8 YaşTartı (kg)19.921.523.425.928.932.236.1
Boy (cm)116.9120.0123.3126.9130.5133.7136.9
9 YaşTartı (kg)21.723.625.828.832.436.441.3
Boy (cm)121.6124.9128.3132.1135.9139.3142.7
10 YaşTartı (kg)23.625.9128.632.236.741.647.8
Boy (cm)126.4130.0133.6137.6141.6145.2148.7
11 YaşTartı (kg)26.629.633.137.843.650.057.8
Boy (cm)113.7135.5139.4143.8148.1152.0155.9
12 YaşTartı (kg)29.933.838.444.351.358.767.1
Boy (cm)137.0141.3145.7150.6155.4159.8164.1
13 YaşTartı (kg)33.438.043.249.857.364.973.3
Boy (cm)142.8147.6152.4157.7163.1167.9172.6
14 YaşTartı (kg)39.144.049.456.263.971.680.1
Boy (cm)150.3155.0159.7164.9170.1174.8179.5
15 YaşTartı (kg)45.350.155.462.169.777.485.9
Boy (cm)156.9161.2165.5170.3175.1179.4183.7
16 YaşTartı (kg)49.954.559.766.273.681.289.6
Boy (cm)160.9164.9168.9173.4177.9181.9185.9
17 YaşTartı (kg)53.257.862.869.276.584.092.4
Boy (cm)163.0166.8170.7175.0179.3183.2187.1
18 YaşTartı (kg)56.160.565.571.879.086.494.7
Boy (cm)164.5168.2172.0176.2180.4184.2187.9

PERSENTİL TABLOSU(KIZ)


Persentil çizelgesi Olcay Neyzi ve arkadaşlarının 2008 yılında yaptığı en son çalışmadan alınmıştır. Çocukların gelişimlerinin yaşlarına göre normal olup olmadığı, yaşına uyan normal değer aralıklarıyla karşılaştırılarak bakılır. Genel olarak 3p-97p arası normal kabul edilmektir. Gelişim çizelgesi ve bebeğinizin gelişimi ile ilgili sağlıklı bilgi için doktorunuza danışınız.
Yaş 3102550759097
DoğumTartı (kg)2.522.763.013.293.583.844.10
Boy (cm)45.346.647.949.450.852.153.4
BÇ (cm)31.932.733.634.535.536.337.1
3 AyTartı (kg)4.484.905.335,826.326.787.24
Boy (cm)55.356.858.259.961.563.064.5
BÇ (cm)37.738.439.140.040.841.642.3
6 AyTartı (kg)5.946.386.857.438.068.689.34
Boy (cm)61.663.164.766.468.269.771.3
BÇ (cm)40.441.242.042.943.844.645.3
9 AyTartı (kg)6.857.347.898.559.2910.0210.82
Boy (cm)66.067.769.371.273.074.676.3
BÇ (cm)42.142.943.744.645.446.347.1
12 AyTartı (kg)7.528.068.669.3910.2011.0011.87
Boy (cm)69.771.473.275.177.178.880.5
BÇ (cm)43.444.144.945.846.747.548.3
15 AyTartı (kg)8.098.679.3110.1010.9611.8112.73
Boy (cm)72.874.676.578.580.682.484.2
BÇ (cm)44.245.0045.846.647.548.349.0
18 AyTartı (kg)8.579.199.8710.7111.6312.5513.54
Boy (cm)75.577.479.381.583.785.687.6
BÇ (cm)44.845.546.347.248.148.949.7
24 AyTartı (kg)9.4910.2010.9911.9412.9914.0315.15
Boy (cm)80.182.384.486.889.291.493.5
BÇ (cm)45.446.247.148.0049.0049.850.7
30 AyTartı (kg)10.3511.1712.0613.1214.2515.3316.47
Boy (cm)84.086.388.691.293.896.198.4
BÇ (cm)45.646.547.448.449.450.351.2
36 AyTartı (kg)11.1912.0913.0514.1815.3716.5117.68
Boy (cm)87.890.292.795.498.1100.6103.0
BÇ (cm)45.846.747.648.749.750.651.5
3.5 YaşTartı (kg)11.912.813.915.116.517.819.3
Boy (cm)91.193.692.299.0101.9104.5107.0
4 YaşTartı (kg)12.713.714.816.117.719.220.8
Boy (cm)94.396.999.6102.5105.5108.1110.7
4.5 YaşTartı (kg)13.514.515.817.319.020.722.5
Boy (cm)97.4100.1102.8105.9108.9111.6114.3
5 YaşTartı (kg)14.215.416.718.420.322.224.3
Boy (cm)100.4103.2105.9109.1112.2114.9117.7
5.5 YaşTartı (kg)14.916.217.719.521.623.726.1
Boy (cm)103.6106.3109.0112.1115.3118.3121.2
6 YaşTartı (kg)15.717.018.620.622.925.327.9
Boy (cm)106.2109.0111.9115.1118.4121.3124.1
7 YaşTartı (kg)17.218.720.622.925.728.631.9
Boy (cm)111.6114.6117.7121.1124.4127.5130.5
8 YaşTartı (kg)18.920.822.925.728.932.436.5
Boy (cm)116.7119.9123.1126.7130.3133.5136.7
9 YaşTartı (kg)20.923.125.628.932.837.041.8
Boy (cm)121.3124.7128.2132.1136.0139.5142.9
10 YaşTartı (kg)23.025.628.732.637.342.348.0
Boy (cm)125.8129.6133.5137.9142.2146.1150.0
11 YaşTartı (kg)26.429.633.438.243.749.555.9
Boy (cm)132.5136.6140.0145.4150.1154.2158.3
12 YaşTartı (kg)32.035.839.945.150.956.863.1
Boy (cm)141.1144.9148.8153.1157.4161.2165.1
13 YaşTartı (kg)37.441.145.150.055.560.866.6
Boy (cm)146.6150.2153.8157.8161.8165.5169.9
14 YaşTartı (kg)41.645.048.855.358.363.268.5
Boy (cm)149.3152.8156.4160.4164.3167.9171.4
15 YaşTartı (kg)44.047.350.955.360.164.869.8
Boy (cm)150.7154.2157.8161.7165.7169.3172.8
16 YaşTartı (kg)45.348.552.056.361.065.770.7
Boy (cm)151.3154.8158.4162.4166.3169.9173.4
17 YaşTartı (kg)46.249.452.957.261.866.471.4
Boy (cm)151.7155.2158.8162.7166.7170.3173.8
18 YaşTartı (kg)47.350.553.958.162.267.372.2
Boy (cm)152.0155.6159.1163.1167.1170.7174.2

NEDEN BLOG AÇMAYA KARAR VERDİM?

              Tüm anneler gibi kızımın sağlıklı büyüme ve gelişmesi için sürekli bir araştırma ve arayış içindeyim. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi mesleğim olmasına rağmen bu işin ne kadar zor ve önemli olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum. Çünkü artık 24 saat bu işi yapıyorum ve bir Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi olarak değilde bir anne olarak düşünüyor, hissediyor ve yaşıyorum. Özellikle de çalışan bir anne olunca her zaman çocuğunuza yetmediğinizi düşünüyorsunuz, işte geçen zamanları kızınızdan çalınan zamanlar olarak görüyorsunuz. Akşam evde kısa geçen zamanları nasıl daha kaliteli ve etkili geçiririm diye süreklide kafa yormak zorunda kalıyorsunuz. Bu amaçla internette sürekli neler yapabilirim diye araştırıyorum. Çok Güzel bloglara ve paylaşımlara rastladım, imrendim, heveslendim, kimini hemen uygulamaya geçtim. sonra düşündüm ki daha neler neler yapılabilir... Hem kızımla yaptıklarımı bir yerde toplamak hemde bu sayede daha fazla araştırmak ve öğrenmek için blog oluşturmaya karar verdim... Tabi birde tesadüf birisi bloğuma denk gelir ve faydalana bilirse ne mutlu bana...