Bu Blogda Ara

27 Mart 2014 Perşembe

KIZIMIN DİNLEDİĞİ ŞARKILAR...

      Kızımın seveceğini düşündüğüm bazı şarkıları ve parmak oyunlarını internetten indirdim. Televizyona bağlantı yaparak izletiyor ve dinletiyorum. Böylece hem benim kontrolümde  oluyor hemde televizyonda gereksiz şeyler izletmemiş oluyorum. Yanın da bir de dans ederse eğlenceye doyum olmuyor.
     Çocuğun gelişiminin anne karnında başladığına inananlardanım Bu nedenle kızıma hamileyken sürekli onunla konuşur ve şarkılar dinletirdim. Favori şarkımız ise Candan Erçetin'in Hoş Geldin Melek şarkısıydı. Hala çok seviyoruz. Bunun dışında Gülçin Öğretmenin youtube de çok güzel parmak oyunları var; onları izletiyorum, hareketlerini tekrar ediyor. Artık evimizin yeni üyesi Gülçin Öğretmen, sesi evimizden hiç eksik olmuyor:) İleride yabancı dil öğrenmesine destek olacağına inandığım için de ingilizce çocuk şarkıları dinletiyorum; şarkılarla dans ediyoruz. Youtube den, anne çocuk bloglarından faydalanarak indirdiğim bazı şarkıların isimlerini paylaşmak istiyorum.
  • Hoş Geldin Melek( Olmazsa Olmaz:))
  • Gülçin Öğretmenin parmak oyunları ( Patates Adam, Ceviz Adam, Beş Küçük Arı Kardeş, At Alkışı, Sümüklü böcek, Ne'ce konuşur, Haydi 123, Kırmızı Balık)
  • İki Uzun Kulağım
  • Ali Babanın Çiftliği
  • Fış Fış Kayıkçı
  • Finger Family
  • Ten İn  The Bed
  • If You Are Happy
  • The Wheels On The Bus
  • Five Little Monkeys

BEREN 18 AYINI BİTİRDİ...

                                                            
Berenin Odaya İlk Gelişi...
      Güzel kızım  14 Eylül de 18 ayını bitirdi. Doğduğu günü hatırlayınca, aynı duygusallığı dün gibi yaşıyorum; kaşlarını çatarak tedirgin tedirgin bakması gözlerimin önüne geliyor. Her yeni bir bebeğin doğum haberini almak bana Berenimin doğumunu hatırlatıyor. Arkadaşlarıma o gün Berenin doğumunu haber vermek amacıyla ' Dünyanın tadı kokusu değişti; artık benim kızım kokuyor hayat' diye mesaj atmıştım. O anda kendimi ifade edebilecek en iyi cümleler bunlar olmuştu.
     14 Eylül dünyamın en güzel günü, en güzel kokusuyla tanıştığım gün. Hergün güzelleşen içine sinen bir koku... Minicik eller, ayaklar, puslu bakışlar, sana muhtaç küçücük bir melek. İyi ki geldin meleğim.. Canım oldu, düşüncem oldu, kaygım oldu, sevincime sevinç kattı, evime neşe kattı, bizi dünyanın en güzel sevgisiyle tanıştırdı. Kızımla çocukluğumuzu doya doya tekrar yaşamaya başladık; tekrar oyuncaklarla tanıştık, parkta oynamaya başladık, boyama yaptık, çocuk şarkılarını sever olduk, minik minik arkadaşlarımız oldu. Artık kızımızla büyüyoruz:)
      Kızımız büyürken de bizi sürekli şaşırtıyor; ben merkezci dönemde olduğu için istekleri konusunda çok ısrarcı. Sabah evden çıkarken kendi giymek istediği kıyafetini seçiyor. Ben giydirmediğim zamanda omzuna koyup öyle geziyor; giydiğini düşünüyor.
     Geçenlerde bir ayağına pembe botunu diğer ayağına siyah ayakkabısını giyip evden çıkmak istedi. Bana kalsa hiçbir sakıncası yok; öyle çıkabilir. Ama topluma uyum sağlaması düşüncesiyle izin vermedim; doğrumu yanlış mı yaptım hala bilmiyorum.
     Dil gelişimi henüz çok ileri olmadığı için dil gelişimini desteklemek amacıyla sürekli görevler veriyorum. Babanı çağırır mısın, babandan su ister misin? gibi babasını benim isteklerimi aktarmasını istiyorum. O da kendi kelime dağarcığınca aktarıyor.
     Ayakkabılarını kendisi giymeye çalışıyor, eve girdiğimizde montunu şapkasını çıkarıyor, vestiyere koyuyor.
     Oturma odasının bir kösesini kızımın oyuncak köşesi olarak ayarladım. Ordan oynamamızı istediği bir şey olursa alıp getiriyor. Su isteğini beni mutfağa götürüp bardakları göstererek anlatıyor; ' Su  mu istiyorsun' dediğimde 'hıı' diye kafasını sallıyor. Bardaktan kendisi içiyor. çatalı iyi kullanıyor ama kaşık henüz kullanamıyoruz. Merdiven çıkabiliyoruz, inme için henüz ben fırsat vermedim. salıncağına tek başına çıkıp oturabiliyor. bir şeye ulaşamayınca sandalyesini getirip üzerine çıkıp alıyor.  Parmak oyunlarının hareketlerini tekrar ediyor. Şu anda aklıma gelenler genel olarak bunlar. Gönül daha neler neler de yapmak, yaptırmak istiyor. İnsallah zamanla olacak... Sağlıklı, huzurlu, hep birlikte, sevdiklerimizle nice 18 aylara, yıllara minik kızım...
        
        

18 Mart 2014 Salı

KIZIMIN OYUNCAKLARI...

    Kızımın gelişimine uygun eğitici oyuncaklar almaya dikkat ediyorum; evde kısa bir süre de olsa hergün planlı bir oyun oynatmaya gayret ediyorum. Burda paylaşmadıklarım dışında evcilik köşesi oyuncakları, peluşlar, bebekler, mutfak araç gereçleri, toplar, boyalar ve kağıtlarda kullandıklarız arasında...
Bowling takımımız..

Kelime Kartlarımız...

Şekil Kovamız...

Üst üste-iç içe konulacak kaplarımız

Kızımın çok sevdiği oyuncaklardan biri...

Kitaplarımızdan bazıları...

Ritm aletimiz...

Hayvan sesleri...

Yazı tahtamız...

Çekiçle top vurmacamız...

Legomuz...

Şekilli ahşap oyuncağımız...

Daireleri yerleştiriyoruz...

Çubuklara halkaları takıyoruz...

12 Mart 2014 Çarşamba

ANNE-BABA TUTUMU VE ANNE BABA TUTUMUNUN ÇOCUĞUN GELİŞİMİNDEKİ ÖNEMİ NEDİR?


                                     
                     Bireyin kişiliği bebeklikten itibaren tüm yaşamı boyunca yaşadığı çevreyle şekillenir. Bu süreçte anne babanın çocuk yetiştirmedeki  tutumunun birçok sosyal çevre etkeninden daha etkili olduğu düşünülmektedir. Bundan dolayı çocuğun toplumsal olarak yararlı ve kişisel olarak doyurucu davranışlarını sınırlayacak ya da genişletecek olan ailedir. Anne babanın çocukla iletişimi çocuğun aile içindeki yerini belirler. Çocuğa yöneltilen davranış ve ona karşı takınılan tavır ilk yaşantıların örüntülenmesinde önemli rol oynar.
              Geleneksel ailelerde ilişkiler karşılıklı etkileşim yerine tek taraflı yani sadece anne babanın tutum ve davranışlarının egemen olması şeklinde düzenlenmiştir. Geleneksel geniş aileden çekirdek aileye gidildikçe aile bireyleri arasındaki ilişkilerde karşılıklı iletişim ve etkileşimin arttığı görülmektedir.
                    Anne baba tutumlarının çocukların toplumsal, ruhsal ve duygusal gelişmelerinde önemli bir rol oynadığı ileri sürülebilir. Başka bir deyişle anne babaların tutum ve davranışları çocukların vicdan ve ahlak gelişimini, uyumlu-uyumsuz, etken-edilgen, bağımlı-özerk, içedönük-dışadönük vb. bir kişilik oluşturmalarını büyük ölçüde etkileyebilir.
                              Anne-Baba Tutumlarını Neler Etkiler;
              Annenin yaşı
Annenin eğitim ve çalışma durumu
Annenin mesleği
Babanın eğitim durumu
Ailenin aylık geliri
Çocuğun cinsiyeti
Aile tipi
Anne babanın kendi anne ve babasının yetiştirme tutumu
Anne baba arasındaki iletişim

11 Mart 2014 Salı

ÇOCUKLARINIZLA KONUŞUN... (ALINTI)


           Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.
Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim.... Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.

        Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

        Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım
ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.

          Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.

          Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum .

          Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden
alırsa ben ne yapacaktım?

           Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz ükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.

          Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.

        Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına inanamıyorlardı .. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

        Farkında' Olmalı İnsan...

       Kendisinin, Hayatın Olayların,
       Gidişatın Farkında Olmalı.                                
                                                                                 
Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.
                                                                                                     ALINTI...

6 Mart 2014 Perşembe

Bİ TANECİK KIZIM KREŞE BAŞLADI...

        Kızım 24.02.2014 de kreşe başladı. Öncesinde bir teyze ilgileniyordu. Baktığınızda henüz kreş için çok küçük ama anne çalışıyorsa ve anne gibi ilgilenebilecek birisi yoksa akranlarıyla bir arada olması ve eğitimci gözetiminde olması bana daha mantıklı geldi. İçim daha rahat gözüm arkada değil.
   

Sabahın 8'inde merdivenlerden üst kata kaçmaya çabalıyor...

Kuzum benim...
      Sabah birlikte evden çıkıyoruz; Arabanın anahtarını Beren hanım taşıyor, kapıyı açıyor. Mutlu mutlu gidiyor. Kapıdan öğretmenine verince biraz mızıklanıyor ama bu da geçecek diye düşünüyorum. Çıkışta da anneeee diye kolidorun bir ucunda, elinde kirli poşetiyle koşarak gelince dünyalar bizim oluyor.  Canım kuzum benim... Akşamda yorgun oluyor, 20.30 gibi de uyuyakalıyor... Bundan dolayı da evde kızımla yeni birşeyler yapamıyoruz. Kreşe biraz daha alışsın, yeni düzenimize alışalım, inşallah güzel şeyler yapabiliriz..